5 Mayıs 2009 Salı

İZMİRLİ İSMAİL HAKKI Kimdir

>

İZMİRLİ İSMAİL HAKKI

(1868–1946)

“Metodum şudur: Hz. Muhammed’den başka hiçbir Müslümanı masum bilmem. Bütün âlimlerin sözlerini, yalnız burhan ve delille kabul ederim. Lehte ve aleyhte olanların sözlerini dinlerim. Hiçbir âlimin şiddetli taraftarı değilim. Hiçbir âlimin sözünü vahiy telakki etmem… Hanbelî de değilim, Eş’ari de… Körü körüne tasavvufçulara da kelamcılara da tabi olmam. Mensubiyetim ancak İslam dininedir. Tarikatım ancak en hayırlı tarikat olan Tarikat-ı Muhammediye’dir…”

1868’de doğdu. İlk ve Orta tahsilini İzmir’de yaptı. İkiçeşmelik İbtidai Mektebi’ni ve Rüştiye’yi bitirdi. Medrese derslerine devam etti. Daha sonra İstanbul’a gelerek yeni açılan Dârü’l-Muallim-i Âli-ye’ye girdi(1892) ve Dârü’l-Muallim-i birincilikle bitirdi(1894).

1908’de çıkmaya başlayan Sıratı Müstakim ekibine katıldı, daha sonra Sebilürreşad adıyla yayımını sürdüren Mecmua’da pek çok yazısı çıktı, özellikle tartışma ve cevap türü yazılarını burada neşretti.

İzmirli’nin mesleği tam anlamıyla öğretmenlik ve hocalıktır. O tam anlamıyla bir Osmanlı muallimidir. Ders verdiği okullar ve yazdığı eserlere bakıldığında bu daha iyi anlaşılır. Mülkiye Mektebi’nde Arapça, Kelam, İslam Tarihi, Fıkıh Usulü, Mecelle (1904–1908), Daru’ş-Şafaka’da Mantık, Kelam, İslam Tarihi, Daru’l-Funun’un İlahiyat’ta Fıkıh Usulu, ilmi-Hılaf, Hikmeti-Teşri, Siyer, Arap Felsefesi, Hadis ve Hadis Tarihi, Fıkıh Tarihi, İslam Tarihi, Daru’l-Funun Edebiyatta Felsefe, Felsefe Tarihi, İslam Felsefesi, Mantık, Metafizik, Arap Edebiyatı ( 1911–1915), Mektebi Hukuk’da Fıkıh Usulu; Sahnı Süleymaniye’de Felsefei ilmi-Hilaf, Hikmeti Teşri; Medresetü’l-Mütehassısın’de İslam Felsefesi Tarihi, Metafizik, Dinler Tarihi, Medresetu’l-Vaizin’de Kelam, Felsefe, Dinler Tarihi, İstanbul Üniv. Edebiyat Fakultesi’nde ( 1933’ den sonra) Hadis ve Tefsir Tarihi dersleri okuttu. Ord. Prof.’luğa yükseldi.

Düşünce Dünyası

İzmirli İsmail hakkı’nın düşünce dünyası, yıkılmakta olan bir medeniyetin dert ve acılarını yüreğinde hisseden bir aydının umutlarını yansıtır.

İsmail Hakkı, İslam düşüncesini karşılaştırmalı düşünce ve felsefe tarihi bağlamında yeniden inşa etmek ister. Bu konuda kaleme aldığı ‘Yeni İlm-i Kelam’ı Türkiye İslamcılığının düşünce havsalasını yansıtması bakımından oldukça önemlidir. O, akıl ve din, İslam, felsefe konularında şöyle der: “Din taklidi kötüler, aklı bütün sınırlamalardan kurtararak bağımsızlaştırır, ta ki orada ancak Allah düşüncesi doğsun. Aklın kendi alanında faaliyetine sınır yoktur. Din, akaidi akli delillerle beyan eder, adap ve ahlakı ruhi ve cismani faydalara yaklaştırır, dünyevi hükümlerini insanların faydasına olacak şekilde indirir. Düşünce özgürlüğü insanlarda tabii ve fıtridir. Hürriyet, düşünce özgürlüğünün tecelligâhıdır. Diğer milletler din adamlarının taklit zincirleri ve sultanların tahakkümü altında inlerken İslam her ikisini de söküp atmıştır. İslam’ın en büyük alameti taklit zincirlerini kırarak insanları apaçık delillerle yüz yüze getirmektir. Tefekkür, düşünme, ibret alma ve içtihat gibi aklî hususlar İslam ahkâmının ruhudur…”

İsmail Hakkı, zihin dünyasına şekil veren temel metodu, kendi ifadesiyle şu şekilde ifadelendirir: “Meslek ve metodum şudur; Hz. Muhammed’den başka hiçbir Müslümanı masum bilmem. Bütün âlimlerin sözlerini, yalnız burhan ve delille kabul ederim. Lehte ve aleyhte olanların sözlerini dinlerim. Hiçbir âlimin şiddetli taraftarı değilim. Hiçbir âlimin sözünü vahiy telakki etmem… Hanbelî de değilim, Eş’ari de… Körü körüne tasavvufçulara da kelamcılara da tabi olmam. Mensubiyetim ancak İslam dininedir. Tarikatım ancak en hayırlı tarikat olan Tarikat-ı Muhammediye’dir… Her zaman aldığım son görüş son Peygamber’in görüşüdür. Yalnız onun ümmetindenim, yalnız onun şiddetli savunucusuyum. Hak taraftarıyım, her nerede bir hakikat kokusu alırsam hemen ona el atarım. “Hak, tabi olmaya en layık olandır” (Yunus, 10/35) ayeti düsturumdur…”

Yenilik Arayışı

İzmirli’nin özellikle “Yeni İlm-i Kelam”ı yazarken müsbet bir yenilik düşüncesinden hareket ettiğini görüyoruz. İzmirliyi bu yenilik anlayışı içinde harekete geçiren sebeplerin başında; bir takım insanların İslam’a saldırarak inançlarımıza hurafe, dini ahkâmımıza da geride kalmış kurallar olarak bakması gelmektedir. Dini müdafaa etmek isteyen zevatın vurdumduymazlığı da cabasıdır. ‘En önemli sebep ise dosdoğru olan dinimizin bir türlü kendini anlatamamasıdır’ diyen İzmirli, bunu İslam’ın değil bizim bir ayıbımız olduğunu da özellikle vurgular. İslam’ın asıl olan özünün anlaşılmadığından şikâyet etmektedir.

İzmirli, Dehlevi tarafından ‘daimi din, değişen şeriat’ şeklinde formülize edilen fikri kabul etmekle birlikte, bunun ancak Ebu Hanife ve Şatibi’nin kabul ettiği; ‘dinin değişmeyen yüzü itikadi, ahlaki, ibadi ve takdir edilmiş cezalar (hadler)’dir’ görüşünü benimseyerek kayıt düşer.

İzmirli, İslam’ın önceki yenilikçi birikimine ilgi duymakta, seçmeci bir tavırla, aktarma üslubu ile de olsa bu çizgiyi sahiplenmektedir. İslam düşüncesinde (kelamında) bir yenilenmenin olması gerektiğini açık bir dille söylemektedir. Ontolojik olarak âlemin tecrübî akılla kavranması gerektiğini dile getirmekte, epistemolojik olarak bu çerçevede aklı ve vahyi yerli yerine oturtmaktadır.

Tıpkı Elmalılı gibi İzmirli’nin de yeniliği ‘süreklilik içinde değişim’ olarak algıladığı unutulmamalıdır.

01 Şubat 1946’da Ankara’da vefat eden İzmirli İsmail Hakkı; Arapça, Farsça, Fransızca, Rusça ve Latince bilmektedir.

Bazı Eserleri: Yeni İlmi Kelam, Miyaru’l-Ulum, Mantıki Tatbiki ve Fenni Esalib, Kitabu’l-İfta ve’l-Kaza, İlmi Mantık, Usuli Fıkıh Dersleri, Fenni Menahic, Muhtasar Felsefei Ula, Mizanu’l-İtidal, Felsefe Dersleri, İlmi Hılaf, Siyeri Celilei Nebeviyye, Meani-i Kur’an.

Hiç yorum yok: