16 Nisan 2009 Perşembe

İslamlaşmak Ne Demektir? İslamcı Kime Denir?

İslamlaşmak Ne Demektir? İslamcı Kime Denir? İsmail Kara'nın Türkiye'deki İslamcılık Düşüncesi adlı kitabının Giriş bölümünde İslamcılık için şöyle bir tanım getiriyor: "İslâmcılık XIX-XX. yüzyılda, İslâm'ı bir bütün olarak (inanç, ibadet, ahlâk, siyaset, felsefe, hukuk, eğitim...) "yeniden" hayata hakim kılmak ve akılcı bir metotla Müslümanları, İslam dünyasını batı sömürgesinden, zâlim ve müstebit yöneticilerden, esaretten, taklitten, hurafelerden... kurtarmak; medenileştirmek, birleştirmek ve kalkındırmak uğruna yapılan aktivist, modernist ve eklektik yönleri ağır baskın siyasi, fikri ve ilmi çalışmaların arayışların, teklif ve çözümlerin bütününü ihtiva eden bir hareket olarak tarif edilebilir." İsmail Kara'nın yine aynı kitabında belirttiği gibi bu tanımda kilit kelime "yeniden" kelimesidir. Mevcut fikirlerin hepsini bırakıp sil baştan bir başlangıç değildir İslamcıların peşinde oldukları... Varolanların yeni baştan daha sağlam bir şekilde ortaya konulmasıdır istenen. Zira bir Müslümanın Kur'an ve Sünnet'i bir yana bırakarak yeni bir sistem kurması düşünülemez. Bir yenilmişliğin, ezilmişliğin karşısında, ümidin mevcut değerlere yeniden dönme olduğu tezidir bahsedilen... İsmail Kara'nın tespitlerine dönecek olursak: "Bu hareket Mısır'da Cemaleddin Efgani (Aslen İranlıdır, 1839-1897), sadık talebesi Muhammed Abduh (1845-1905), Hindistan'da Seyyid Ahmed Han (1817-1898), Seyyid Emir Ali (1849-1928), Türkiye'de Sırat-ı Müstakim, Sebiülleraşad, Beyan'ul Hak, İslam Mecmuası, Volkan gibi dergilerde kümelenen kişilerin öncülüğünde ortaya çıktı ve gelişti." İslamcılık düşüncesinin bizde yükselişine baktığımızda Osmanlının son dönemlerine rast geldiğini görüyoruz. Avrupa karşısındaki ülkenin çöküşüne çareler arandığı sırada ortaya atılan kurtuluş reçetelerinden birisidir İslamcılık. Said Halim Paşa bu topraklardaki İslamcılık düşüncesinin önde gelenlerinden biri olarak tanınır, bilinir. İttihatçı bir Sadrazam olarak serdettiği ve yukarıda adı geçen bazı dergilerde yayınlanan makalelerinde toplumda ve Müslümanlarda yaşanan sorunları gözlemlemiş ve çareler aramıştır... İslamcılık düşüncesi ile ilgili olarak Paşa'nın İslamlaşmak kitabı oldukça önemlidir... ... Günümüze gelinecek olursa... Bu kavramın içi nasıl doldurulmakta ve insanlar hangi kriterler ışığında kendilerine İslamcı demektedirler... Kavramların içerikleri zamandan çok rahatlıkla etkilenebilirler. İlk kullanıldığı zamanki anlamından zamanla uzaklaşan ve şimdiki insanların çok farklı algıladıkları kavramların sayısı oldukça fazladır. İslamcılık kavramı için böyle bir serüvenden bahsetmek doğru mudur bilmiyorum. Ancak kavramın ilk kullanıldığı zamanlarda insanların İslamcılıktan anladıkları ile bizim şu an İslamcılıktan anladığımızın aynı olduğunu söylemek biraz zor gibi görünüyor. Batının bir parçası olma hayali içerisinde olmadan gerçek kurtuluşun İslam'a "yeniden" sarılmak olduğunu söyleyen bir görüş, şu an Avrupa Birliği yolundaki bir Türkiye'de ne kadar anlaşılabilir bilemiyorum. Yüzünü sadece Avrupa'ya dönmüş oradan gelecek bir üyelik tarihine tüm geleceğini bağlamış bir Türkiye için İslamcılık düşüncesi hele de toplumsal bir takım belirleyiciliği olan böyle bir düşüncenin zamanındaki anlamından çok farklı anlaşıldığı apaçık ortada. Şimdi insanlar İslam'ı daha çok kişisel alanlara has kılma çabası içerisinde iken toplumun topyekûn inşası için bir İslamcılık düşüncesi peşinde koşması son derece zor görünüyor. Türkiye'deki İslamcıların şu an yaptıkları aslında sürekli yıpratılmaya çalışılan düşünce ve inançları savunmaktan öte bir şey değil. Televizyon programlarında başörtüsünü savunan, kurban kesmenin gerekliliğini söyleyen insanların isimlerinin altında yer alan bir ibare oldu İslamcılık. O insanlar "İslam"ı sattıklarından değil İslam'ı savunduklarından bu şekilde tanımlanıyorlar artık. Programı sunan veya başörtüsü karşıtı insanlar da kendilerini Müslüman olarak tanımlıyorlar ancak hiç birinin altında İslamcı yazılmıyor. Bir insan yeterince iyi bir Müslüman olmadığından hareketle İslamın esaslarına "yeniden" sarılması gerektiğini düşünüp bu uğurda gayret sarf edebilir. Ancak İslamcılık'ın felsefi ve siyasi anlamda Türkiye'de kayda değer bir gücü olmamıştır. 28 Şubat sürecinde yaşananlar İslamcılık'ın siyasi anlamda bu alana çok yaklaştığını bile söylemek son derece zordur. Devlet yönetiminin, kanunlarının topyekûn yeniden yapılandırılmasına gidilmesi, hiçbir zaman tam anlamıyla söz konusu olmamıştır. İslamcılık düşüncesinin fikri alt yapısını oluşturan kişilerin eserlerinde üzerinde çokça durdukları konuların başında devletin şekli ve yönetimi gelir. Fakat gelişen süreçte insanlar bireysel olarak kendilerini yeniden yapılandırma arzusu içerisinde olsalar dahi tam anlamıyla devleti değiştirme temayülünde olmamışlardır. Bunun da gerekli olmadığı anlayışı egemen olmuş durumdadır. İslamî bir devlet anlayışının olmadığı egemen bir görüş olarak serdedilmeye başlanmıştır. Bu görüşlerden hangileri tam anlamıyla doğrudur. Bunu tam olarak belirlemek zor olsa da İslamcılık düşüncesinde önde gelen insanların görüşlerini bilmek İslamcılık konusunda sağlıklı bir düşünce yapısı oluşturmak adına atılacak ilk adım olmalıdır. Patikalar:Mehmet fatih Özkan

Hiç yorum yok: